Tarih
boyunca İstanbul 29 defa kuşatılmıştır. Peki İstanbul neden bu denli elegeçirilmek
istemiştir? Bunun en önemli sebebi tabiki konumu. İstanbulun Asya ve Avrupayı
birleştiren köprü konumu, ozamanlarda kendisine dünyanın merkezi lutfunu
vermiştir.
Gerçi
müslümanlar için bu sebepten daha önemli bir başka sebep daha vardı ki o da
Müslümanların peygamberi Hz.Muhammed’in Hadisidir.
“Konstantiniyye
elbet bir gün Feth olunacaktır. Onu fetheden kumandan Ne güzel kumandan,
Ve onun askeri ne güzel asker.”
Hz.Muhammed.
Bu
sebepten dolayı İstanbul 4 kez Osmanlı, 3 kez de diğer Arap Devletleri
tarafından feth edilmek istenmiştir.
İstanbul
15. yüzyılda Osmanlı topraklarının ortasında kalmış, şehrin konumu, büyük
ticaret ve kültür merkezi oluşu, Osmanlı'nın eline geçmesi ve başkent olması
ihtiyacını getirmişti. Konstantinopolis, Osmanlılar tarafından ilk olarak
Yıldırım Bayezid döneminde kuşatılmıştır. Bayezid den iki padişah sonra II.Mehmet
in tahta geçtiği yıllarda İstanbul un fethi yine konu olmuştu. Bunun sebebi; II.
Mehmed'in Osmanlı Devleti'ni dünya çapında güçlü bir konuma getirmek, gücüne
güç katma isteği idi. Bu düşüncesini gerçekleştirmesinde önündeki ilk engel
Doğu Roma İmparatorluğu ve İstanbul'un Türklerin elinde olmayışıydı. Yine
İstanbul un bölgenin en büyük ticari, kültürel merkez konumunları dışında,
Ortodoks Kilisesi'nin merkezinin de İstanbul'da olması, İstanbul'un politik ve
dini önemini arttırmaktaydı. Açıkça görülmekteydiki İstanbul Osmanlının ayağına
bağ olmakta ve önünü tıkamakta idi.
İstanbulu 5.yüzyıldan başlayarak inşa edilmiş,
yıkılmalar ve yeniden yapmalarla dört defa elden geçirilmiş, uzunluğu 22km olan
devasa surlar korumakta idi. Kara tarafındaki surlar üç bölümden oluşmakta idi;
hendek, dış sur ve iç sur. Deniz tarafında, sahil boyunca uzanan surlar (ki bu
surların önünde hendek ve dış sur yoktu) şehri bir deniz filosu saldırısından
korumak için inşa edilmişti. Haliç'in girişinde
ise istenmeyen gemilerin girişini engellemek için, geniş bir zincir vardı. II.
Mehmed, Konstantinopolis'i ele geçirmek için kuşatmanın tüm cephelerde
yapılması gerektiğini biliyordu.
Deniz yardımı ihtimalinden dolayı öncelikle bu cephenin control altına alınması
gerekmekteydi. Bu gerekçe ile II.Mehmed, büyük dedesi Yıldırım Bayezid'in
yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısında Rumeli Hisarı'nı yaptırdı.
Bu zamanın
en kuvvetli surlarını geçebilmek için II. Mehmet o tarihe kadar hiç görülmemiş
irilikte toplar döktürdü, bunun yanı sıra kendisinin icadı olan bugün Havan
Topu olarak adlandırılan topları yaptırdı. II. Mehmed, Şubat 1453'de, bu
dökülen iri topların İstanbul önlerine götürülmesini emretti. 5 Nisan 1453'de
Osmanlı Ordusu, II. Mehmed'in komutasında İstanbul'a hareket etti. Asker sayısı
150.000 ile 200.000 arasında değişiyordu.
II. Mehmed
hazırlıklarını tamamladıktan sonra Bizans kralına elçi göndererek şehrin teslim
edilmesini istedi. Red cevabı üzerine 6 Nisan 1453 tarihinde İstanbul
kuşatmasına başlandı. Osmanlı Ordusu kenti karadan ve denizden kuşatma altına
aldı. Osmanlı Ordusu surlarda gedikler açtıkça Bizanslılar surları yeniliyor,
Türklerin şehre girişine izin vermiyordu. Yine Osmanlı Donanmasının da Bizans'a
yardıma gelen Ceneviz ve Venedik gemilerine engel oluyordu. Haliç deki
zincirden ötürü Osmanlı donanmasının Haliç'e girememesi savaşın seyrini Osmanlı
aleyhine çeviriyordu. Bu gelişmeler üzerine II.Mehmet,
21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece 72 parça kadırgayı 1.5km karadan yürütülerek Dolmabahçe üzerinden Haliç'e indirilmesi emrini verdi. Belirtmemiz gerekir ki, gemilerin karadan yürütülmesi ilk defa II. Mehmed tarafından gerçekleştirilmemiştir. Bu kuşatmanın en önemli olayı olmakla beraber fethi efsaneleştiren olaydır. Osmanlı Donanması'nın Haliç'e indirilmesi ile birlikte savaşın seyri Osmanlılara döndü. 23 Nisan sabahı Türk donanmasını Haliç’e bulunması Bizanslılar üzerinde pek büyük bir tesir yaptı. Herkes büyük bir şaşkınlık içerisindeydi ve Bizanslılar büyük bir ümitsizlik içerisine girdiler. Artık kara tarafındaki surların yanında liman tarafındaki tek kat olan surlarında müdafaa edilmesi zaruri hale gelmişti. II. Mehmed, 29 Mayıs'ta büyük taaruz için emir verdi. Günün ilk ışıkları ile başlayan taaruz sonucu, surlarda açılan gedikleri Bizanslılar her iki taraftaki surlarıda onarmak zorunda kaldıklarından yeteşemiyorlardı. Bunun sonucu Osmanlı ordusunun topyekün saldırısı karşısında Konstantinopolis, kuşatma başladıktan 53 günü sonra feth edilmiş oldu.
21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece 72 parça kadırgayı 1.5km karadan yürütülerek Dolmabahçe üzerinden Haliç'e indirilmesi emrini verdi. Belirtmemiz gerekir ki, gemilerin karadan yürütülmesi ilk defa II. Mehmed tarafından gerçekleştirilmemiştir. Bu kuşatmanın en önemli olayı olmakla beraber fethi efsaneleştiren olaydır. Osmanlı Donanması'nın Haliç'e indirilmesi ile birlikte savaşın seyri Osmanlılara döndü. 23 Nisan sabahı Türk donanmasını Haliç’e bulunması Bizanslılar üzerinde pek büyük bir tesir yaptı. Herkes büyük bir şaşkınlık içerisindeydi ve Bizanslılar büyük bir ümitsizlik içerisine girdiler. Artık kara tarafındaki surların yanında liman tarafındaki tek kat olan surlarında müdafaa edilmesi zaruri hale gelmişti. II. Mehmed, 29 Mayıs'ta büyük taaruz için emir verdi. Günün ilk ışıkları ile başlayan taaruz sonucu, surlarda açılan gedikleri Bizanslılar her iki taraftaki surlarıda onarmak zorunda kaldıklarından yeteşemiyorlardı. Bunun sonucu Osmanlı ordusunun topyekün saldırısı karşısında Konstantinopolis, kuşatma başladıktan 53 günü sonra feth edilmiş oldu.
Bu fetihten
sonra Osmanlının 7 padişahı ve daha 21 yaşında olan II. Mehmed, Fatih
unvanını aldı ve Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başladı.
İstanbul,
fetihten sonraki ilk üç günde karışıklıklar içinde kaldı. Üçüncü gün şehir
sakinleşti. Ardından görkemli şenliklerle fetih kutlandı. Şenlikten sonra Fatih
Sultan Mehmed halkın zarar görmemesi ve şehrin yağmalanmaması için askerin
şehirde dolaşmasını yasakladı. Hızla şehir kontrol altına alındı. Rumların
kendi dinleri ve gelenekleri ile yaşayabileceği duyuruldu. Fatih Sultan Mehmed
Ortodoks Rumlara boş bulunan Patriklik makamına birini seçmelerini emretti. Yahudi
cemaatine Havralarına sahip olma hakkı tanındı. Kendilerine ibadethane tahsis
edildi. Daha sonrada Ermeni Cemaati için bir patrik tayin edildi ve cemaatler
arası denge gözetildi.
İstanbul'un
fethi, Orta Çağ’ın sonu Yeni Çağ'ın başlangıcı olmuştur. Bundan
dolayı Fatih, "çağ açan hükümdar" olarak da tanındı. İstanbul'un
fethiyle 1000 yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu son bulmuştur.
Şehir
Osmanlı İmparatorluğu'nun dördüncü başkenti ilan edildi ve Kostantiniyye
Osmanlı İmparatorluğu tarafından kentin resmî adı olarak kullanıldı ve 1923
yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne kadar, çoğu zaman bu ad kullanımda
kaldı. İstanbul, Osmanlı döneminde resmi ad olmasa da, resmi belgelere
girdi ve sıkça kullanıldı. 28 Mart 1930 yılında şehrin adı resmen değiştirilerek İstanbul
adını almıştır.
Şu anda İstanbul, ülkenin ekonomik, kültürel ve tarihi merkezinde bulunan, Türkiye'nin en büyük şehridir. 15 milyon nüfusu ve 5.343 kilometrekarelik yüzölçümü ile, şehir Avrupa'nın en büyük kentsel aglomerasyonlar birini oluşturmaktadır ve şehir sınırları içinde nüfusu ile dünyanın en büyük şehirleri arasında yer alıyor.
Son 561 yılda
İstanbul kültür ve ticaret merkezi olma kimliğini global dünyanın gelişmelerine
rağmen korunması sağlanmıştır. Çeşitli sebeplerle İstanbul’a bugün 30 Milyon
turist gelmektedir ve hepside gördüklerinden ve yaşadıkları bu tecrübeden
etkilenip ülkelerine dönmektedirler. 2020
Olimpiyatları'na aday olan İstanbul, seçilmesi
takdirinde kendisini ve ziyaretçilerini daha önce hiç yaşamadıkları yeni bir
tecrübe bekliyor.